Düzce Kafkas Festivali açılış konuşması
2011-07-10
Umut ve beklentilerimizi yükseltelim…
Kafdağının kardeş çocukları, Kafkasya’nın güzel insanları hepinize merhaba. Bizi bilen, tanıyan, her daim dostluk eli uzatan Türkiye’nin güzel insanları hepinize merhaba…
Ne güzel, bugün burda Düzce Kafkas Derneğimizin düzenlediği günlerce sürecek bir festivalin, bir şenliğin açılışını yapıyoruz. Kendi kültürümüze, kendi kimliğimize sahip çıkıyoruz. Biz varız ve varolacağız diyoruz. Bize bu güveni veren dernek yönetimini ve bu festivalin gerçekleşmesine katkı veren herkesi kutluyorum. Coşkumuz daim olsun.
Tarih, başlangıçtan sonsuzluğa uzanan bir akarsu gibidir. Hepimiz içindeyizdir bu akarsu’nun; kimimizi kaynağında tutar, kimimizi de alır uzaklara götürür. İşte böyle olmuştur kaderimiz. Bir yarımız başkangıç noktamız-kaynağımız olan Kafkasya’da, diğer yarımız Anadolu’da, Ortadoğu’da, Balkanlar’da…
Dünyanın dört bir yanına sürüklenmişizdir ama akıp gittiğimiz heryerde yüzümüzü kaynağa çevirmişizdir, köklerimize tutunmaya çabalamışızdır. Kimliğimize, kültürümüze, dilimize, geleneğimize sıkı sıkıya sarılıp ayakta kalmışızdır. Biliriz, başlangıcımız orasıdır ve bir yarımız oradadır. Ve biliriz, elbet birgün kağnağımıza geri dönüp diğer yarımızla tamamlanacağızdır. Böyle ısıtırız yüreğimizi. Böyle düşleriz geleceğimizi. Bizi ayakta tutan budur. Bizi adım adım yürüten bu…
Şöyle geride bıraktığımız onyıllara bakarsak, eh diyebiliriz, bugün dünden daha umutluyuz. Çünkü bugün diyasporada ve anavatanda köklerimize tutunmak bakımından koşullar daha uygundur, düne göre. Kimliğimize, kültürümüze, dilimize sahip çıkmak bakımından engeller azalmıştır büyük ölçüde. Bundan sonrası, biraz da bizim varoluş isteğimize ve kabiliyetimizi kalmıştır. İşte son yıllarda bu uğurda güçlü adımlar atıyoruz hep birlikte. İşte bugün bu istek ve amaçla buradayız. Ha gayret, sesimizi daha da gürleştirelim. Ha gayret, beklentilerimizi daha da yükseltelim.
. . .
Önümüzdeki birkaç yılda, hem Türkiye’de (diyaspora) hem Kafkasya’da (anavatan) bizim için hayati önem taşıyan gelişmeler olacaktır. 12 Haziran seçimiyle Meclis aritmetiği yenilenen Türkiye’de yakın dönemin ana gündemini yeni anayasa tartışmaları oluşturacak; toplumsal hak ve talepler ışığında yaşamın genel kuralları yeniden yazılacaktır. Kafkasya’da ise küresel ve bölgesel güçlerin nüfuz savaşları hızlanacak, bu mücadelede bize de roller yüklenecektir.
Bunların hepsi bizi doğrudan etkileyecektir. Bilsek de bilmesek de, istesek de istemesek de…
Türkiye’de yeni anayasa hazırlıklarının odağında temel hak ve özgürlükler yer alacak, ‘bireysel haklar’ kadar ‘toplumsal haklar’ da konuşulup tartışılacak. Bu çerçevede bize de söz düşüyor. Biz Çerkesler nasıl bir anayasa istiyoruz? Hangi hakları talep ediyoruz? Bunları nasıl gündeme taşıyacağız, sesimizi nasıl duyuracağız?.. İşte önümüzdeki dönem dikkatimizi vermemiz gereken en önemli konu budur. Eğer Türkiye’de yaşayan milyonlarcamız bakımından kimliğimize daha sıkı sarılmak ve toplumsal varlığımızı yaşatmak istiyorsak, bu dönemi çok iyi değerlendirmeliyiz.
Diğer yandan, kaynağımız olan anavatan Kafkasya’da da önemli gelişmeler olmaktadır. Kafkasya’nın stratejik önemi üzerine hesabı olan güçler arasındaki rekabet, hergeçen gün keskinleşmektedir. Dün olduğu gibi bugün de oyunlarını bizim üzerimize kurmaktadırlar. Öyle anlaşılıyor ki, başta ABD olmak üzere dünyayı yöneten güçler, ‘Rusya’nın hakettiğinden çok daha büyük bir coğrafyaya hükmettiğini’ düşünmekte ve ‘Rusya’yı küçültme işine Kafkasya’dan başlamak’ istemektedir. İlk adımı, Kafkasya’yı dini çatışma alanı haline getirmek için atmışlardır. Şimdi de bunu etnik çatışmayla desteklemek istemektedirler. Bu iş için yerel partner olarak da Gürcistan’ın ihtiraslı yönetimi seçilmiştir.
Bu, iç içe geçmiş bir oyundur. Bir yanda, küresel güçlerin Kafkas halklarını Rusya’ya karşı kışkırtmak hesabı vardır, diğer yanda Abhazları ve Osetleri diğer Kafkas halklarından kopararak yalnızlaştırmak ve yeniden Gürcistan’ın etki alanına sokmak… İşte son iki üç yıldır bu sarmal oyun tezgahlanmaya çalışılmaktadır. Bu yüzden Adigelerle Abhazların arası açılmak istenmektedir, bu yüzden Gürcistan Parlamentosu Adigeleri yanına çekmek için ‘Çerkes soykırımını tanıma’ kurnazlığı göstermektedir. Ve bu yüzden Kafkasya’nın her karışında milliyetçilik körüklenmektedir.
Özetle, önümüzdeki dönem bizim açımızdan risklerin ve fırsatların birarada olacağı kritik bir süreç olacaktır. Birlikte olursak, birarada durursak riskleri bertaraf ederiz ve fırsatları daha iyi değerlendiririz.
Ben bunu başarabileceğimize inanıyorum. Bazılarımızın aklı karışsa yüreği karıncalansa da, toplumumuzun ana gövdesinin bu kritik dönemeci savrulmadan alacağına güveniyorum.
En zor günleri geride bıraktık. Artık geleceğe birlikte ve daha güvenle yürüme vaktidir. Umut ve beklentilerimizi yükseltme vakti.
Düzce’nin Çerkesleri, Düzce’nin Çerkes dostları. Şenliğimiz kutlu, coşkumuz daim olsun.