Bu Deniz, Bu Toprak, Bu Gökyüzü Tanığımızdır
2002-05-21
Dünyanın her yerindeki Çerkeslerin bir millet şuuru içinde birleşip varlıklarını, kültürlerini ve Kafkasya’daki vatanlarını koruyup yaşatmaları, tarihi görevleridir.
Cemal Kutay
Daha dün gibi hatırlarız; Kuzey Kafkasya’daki güzel yurtlarımızı ve rüzgar kanatlı atlarımızı. Güzel şarkılarımızı ve sonsuz düşlerimizi.. Özgürlüğümüzü hatırlarız. Ve tarih boyunca süregelen barbar istilaları, onurumuzu, savaşı, kıyımı ve yenilgiyi…
Daha dün gibi hatırlarız; Tuapse’den, Soçi’den, Suhum’dan lanetli gemilere bindirilişimizi… Karadeniz’in hırçın sularında yol alışımızı ve umutsuz geriye bakışımızı… Kucaklarımızda ölen çocuklarımızı ve denizin mavi karanlığına verdiğimiz sevdiklerimizi… Daha dün gibi hatırlarız; Osmanlı topraklarına varışımızı… Bataklık kıyılarına çıkışımızı. Sıtmadan, tifodan, koleradan ve açlıktan bir kez daha kırılışımızı… Ve Anadolu’ya ve Balkanlar’a ve Ortadoğu’ya savruluşumuzu… Anadolu’nun, Balkanlar’ın ve Ortadoğu’nun kaderine ortak oluşumuzu…
Onyıllar süren bir savaşın sürgündeki çocuklarıyız Bu deniz, bu toprak ve bu gökyüzü tanığımızdır
…
21 Mayıs 1864, onyıllar süren Rus-Kafkas Savaşı’nın bittiği tarihtir. Ve biz Çerkesler bu savaşla birlikte insanlık tarihinin en trajik sürgününü yaşadık. Nüfusumuzun yüzde 70’i dönemin Osmanlı topraklarına sürgün edildi. Önbinlercemiz sürgün yollarında can verdi.
Bizler, bu savaşın sürgündeki çocukları olarak burada buluştuk. Sürgündeki diğer parçalarımız Türkiye’nin ve dünyanın pekçok ülkesinde biraraya geliyor. Bugün Anavatandaki parçalarımız Kafkasya’nın pekçok kentinde ve köyünde biraraya geliyor. Yüreğimizde aynı yas, dudaklarımızda aynı ağıt ve gözlerimizde aynı yaş. Yüreğimizin yarısı burada, diğer yarısı Kafkasya’da. Aklımızın yarısı burada, diğer yarısı Anavatan’da; Abhazya’da, Adigey’de, Kabartay-Balkar’da, Karaçay-Çerkes’de, Osetya’da, Dağıstan’da ve Çeçenistan’da…
Kafkasyamız son 400 yıldır büyük imparatorlukların, büyük devletlerin stratejik rekabet alanı oldu. Bugün de enerji geçiş hattı olarak büyük devletlerin, güç ve çıkar merkezlerinin hedef alanı olarak seçildi. Bugüne kadar başkalarının hesapları uğruna yaşadık, savaştık ve öldük. Bugüne kadar başkalarının dinleri, ideolojileri, hedef ve çıkarları için kahramanlıklar yaptık. Bugüne kadar başkalarının şarkılarını söyledik, oyunlarını oynadık. Bugüne kadar başkalarının düşlerini gördük.
Burada kendime ve sizlere soruyorum:
Böyle mı devam edeceğiz?.. Hayır!
Savaşlara, savaşlarla yok edilişimize, tarihten silinişimize, tüketilişimize seyirci mi kalacağız?.. Hayır!
Başkalarının şarkılarını söylemeye, düşlerini görmeye devam mı edeceğiz?…
Hayır!
Hayır!… Hayır!.. Bin kez hayır!…
Kafkas halkları olarak biz, biz Çerkesler, bize verilen kahraman rolünü reddediyoruz. Yorulduk artık, savaş istemiyoruz. Şavaşçılığı ve kahramanlığı değil barışı, demokrasiyi, bilimi, kültürü ve sanatı yani yaşamı yüceltmek istiyoruz.
Bugün Kafkasyamız üzerine yeni oyunlar sahneleniyor. Bir yanda Kuzey Kafkasya’yı etkisi altına almak isteyen Amerika-Türkiye-Gürcistan ekseni, öte yanda Kafkasya’yı kendi kontrol sahasında tutmak isteyen Rusya’nın bölge üzerinde keskinleşen rekabeti, Kafkasya’yı yeniden askeri-stratejik çekişme alanına sürüklemektedir. Diasporada yaşayan bizlerin Anavatanımızla ilişkilerimizi yeniden kesintiye uğratacak bu gelişmelerden endişe ediyoruz. Buradan tüm dünyaya sesleniyoruz: Kafkasyamızı rahat bırakın.
Buradan Amerika’ya ve Rusya’ya sesleniyoruz: Bizi, paylaşım savaşınızın kurbanı yapmayın.
Buradan Türkiye’ye sesleniyoruz: Kanımız üzerimize oynanan yeni oyunlara alet olma.
Artık diasporadaki yüreğimizle Anavatan’daki yüreğimizi birleştireceğiz. Artik diasporadaki aklımızla Anavatan’daki aklımızı biraraya getireceğiz. Artık diasporadaki kaderimizle Anavatan’daki kaderimizi bütünleştireceğiz. Başkalarının bize verdiği rolü değil, kendi kendimize verdiğimiz rolu oynayacağız. Kendi kaderimizi belirleyecek, kendimize sahip çıkacağız. Artık kendi şarkılarımızı söyleyecek, kendi düşlerimizi göreceğiz.
Şimdi, sürgünü hatırlamak ve sürgün yollarında yitirdiklerimizi anmak için mumlarımızı yakacağız ve denize çiçek bırakacağız.
Bugün gözyaşlarımıza izin vereceğiz. Dökeceğimiz her gözyaşı bizi, daha dün gibi hatırladığımız şarkılarımıza, düşlerimize götürecek; geçmişimizi, bugünümüzü ve yarımımızı birbirine bağlayacak. Her gözyaşı diyaspora ile anavatanı birbiriyle kucaklaştıracak. Ve her gözyaşımızla biraz daha kendimiz olacağız.
21 Mayıs 2002 Anma Programı’nda yapılan konuşma