Federasyon ve Konfederasyon Konusunda Düşünceler
2002-04-17
Değerli Marje katılımcıları,
Medeni Kanun ve Dernekler Kanunu’da, sivil toplum örgütlenmelerine yeni
olanaklar sağlayan değişiklik çalışmaları ile birlikte toplumumuzda da yeni
örgütlenme modelleri ile ilgili çalışmalara başlanmıştır. Bununla ilgili
olarak Ankara, İstanbul ve diğer kentlerde toplantılar düzenlenmekte, model
arayışları ile ilgili tartışmalar yapılmaktadır.
Toplumumuzun dinamik kesiminin katılımcısı olduğu Marje platformunun da bu tartışmalara ve fikir alışverişine yardımcı olabileceği kanısındayım. Tartışmaya başlangıç oluşturacağı kanısı ile, yeni örgütlenme modeli konusunda öne çıkan soruları ve buna ilişkin düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istedim.
Sezai Babakuş 17.04.2002
Yeni örgütlenme modelleri üzerine
Geniş kitleleri kapsayan federatif ve konfederatif yapıların kamu erkinin daha fazla müdahale ve yönlendirmelerine açık olduğu fikrine katılıyor musunuz?
Evet, şu ya da bu amaca yönelik toplumsal örgütlenmelerde federatif ve merkezi formlar, dağınık yapılanmalara göre daha fazla devlet denetimi, müdahalesi ve yönlendirmesi riski ile karşı karşıyadır. Merkezi örgütlenmeler ve federasyon-konfederasyon formları, dağınık güçleri ya da dağınık etkinlikleri birleştirmek ve koordine etmek için gerekli. Sözü edilen risk belirleyci olsaydı dünyada ve Türkiye’de hiçbir merkezi ve federatif örgütlenme olmazdı. Burada sorun, bu örgütlenmelerin ve bu örgütlenmeler içinde yer alacak kadroların bağımsız hareket edip edemeyecekleridir. Türkiye’deki Çerkeslerin ya da Kuzey Kafkasyalıların varlığını ve kimliğini temsil edecek böyle bir örgütlenme, kendi ilke ve hedeflerini belirlemede ve uygulamada bağımsız davranmakta zaaf gösterirse, sözünü ettiğimiz müdahale ve yönlendirmelere de açık olur. Bugüne kadar, toplumumuz ve toplumumuzu temsil iddiasında bulunan kuruluşlarımız bu konuda iyi sınav vermedi. “Devletle çatışmayalım” düşüncesi, “devletin gözüne girelim”e dönüştürüldü. Biz Türkiye’de Türkiye Devleti’nin manupüle ettiği örgütlenmelere gidersek, Kuzey Kafkasya’da Rusya Devleti’nin manupüle ettiği örgütlenmeler kurulursa, nasıl kimliğimize, kültürümüze ve anavatanımıza yönelik bağımsız, doğru ve ortak politikalar geliştirebiliriz? Örgütlü olmak önemli ama bağımsız hareket edebilmek, örgütlenmenin kendisinden daha önemli.
Diaspora federasyon ve konfederasyonu taşıyacak, işler hale getirecek kalifiye insan gücü ve maddi kaynaklar açısından yeterli bir birikime sahip midir?
Türkiye’de yaşayan milyonlarca Çerkesten ya da Kuzey Kafkasyalıdan bahsediyoruz. Bugüne kadarki örgütlenmelere katılanların binlerle sınırlı kalmış olması, bundan sonra da hep böyle gidecek sonucunu doğurmaz. Sözünü ettiğimiz yeni örgütlenmeler, sadece şimdiye kadar öne çıkan kadroları kapsamayı hedefleyecekse yetersiz kalır. Biz, Türkiye’de yaşayan hiçbir toplumdan ekonomik, sosyal ve kültürel bakımdan geri değiliz. Sorunumuz, sahip olduğumuz potansiyeli mobilize edecek bağımsız ve doğru politikaları oluşturamamaktır. Türkiye’nin yeni döneminde bunu sağlayacak imkanlar bulacağız. Türkiye’nin demokratikleşmesi bize de, kendimize yeniden bulma şansı verecektir. Yeterki biz, örgütlenme düşüncesini (federasyon, konfederasyon vb.) şekli ve varolanı korumak için değil, atıl potansiyeli ayağa kaldırmak, gücümüzü artırmak ve kimliğimize sahip çıkmak için değerlendirelim.
Federatif ve konfederatif yapılanmalarda birtakım yetki ve sorumlulukların devrine paralel olarak yerel organizasyonların atalete ve işlevsizliğe sürüklemesi gibi bir sonuç ortaya çıkabilir mi? Yada bu tür bir yapılanma, Kafkas meselesine ve kendi kimliğine ilgisiz yığınları aktif hale getirme şansı nedir?
Eğer halen sahip olduğumuz kurumlarımız çok dinamik ve aktif çalışmalar yürütüyor olsaydı, merkezi veya federatif yapılanmanın bunları atalete sürükleyip-sürüklemeyeceğini tartışmak gerekirdi. Tersten bakmayı gerekli kılan bir durum var. Yani, zaten ataletteyiz, birleştirici örgütlenme şansı bizi ataletten kurtarabilir mi? Politika doğru belirlenir, ilkeler, amaç ve hedefler doğru tespit edilirse, merkezi ve federatif örgütlenmelerin sinerji yaratacağını bunun da kendi kimliğine ilgisiz yığınları aktive edebileceğini söyleyebiliriz. Elbette kendimizi sadece şekli birlikteliklere hapsedersek ya da ilkesiz birliktelikler oluşturursak bunu yapamayız.
Diaspora ve anavatanda federasyonu çağrıştıran mevcut birlikteliklerin şimdiye kadar elde ettiği tecrübeler, bundan sonraki federasyon ve konfederasyon kurma sürecine ne tür bir katkıda bulunabilir?
Çeşitli deneyimler yaşandı. Anavatanda, Kafkas Halkları Konfederasyonu gibi zorlama misyonlar yüklenip çabuk kırılan, Dünya Çerkes Birliği (Adige- Ahaz Halkları Birliği) ve Çeçen-Dağıstan Halkları Birliği gibi belki daha gerçekci ama yetersiz örgütlenme modelleri yaşandı-yaşanıyor. Türkiye’de ise Kaf-Der, Birleşik Kafkas Konseyi ve İstanbul Derneklerarası Koordinasyon Kurulu gibi deneyimler yaşandı. Bunlar son 10-12 yılın birikimleri. Bizim gibi bölünmüş halkların (anavatan-diaspora) birbirini tamamlayan ya da birbirinin izdüşümü örgütlenmelere yönelmeleri doğaldır ve gereklidir. Bugüne kadarki deneyimleri, anavatanla diasporayı birbirine tamamlayacak örgütlenme modellerini geliştirme yönünde değerlendirmeliyiz. Ne anavatanın katkısı alınmadan diasporanın varlığını sürdürmesi mümkündür ne de diasporanın katkısı alınmadan anavatanın korunması… Bizi, “biz” ve “onlar” diye birbirimizden ayıran örgütlenme formları yerine “biz” yapacak, kaderbirliğine yöneltecek formlar bulmalıyız.
Geniş kitleleri temsil yetkisi olması ve birçok yerel yapılanmaların gücünü kendinde toplaması açısından federasyon ve konfederasyonun sahip olacağı bu otorite ile düşünsel ve kültürel farklılıkları dışlayarak kendi tabanında tek tipleştirme ve aynileştirme yolunda olumsuz bir etkileşim sürecini başlatması söz konusu edilebilir mi?
Federatif birliktelikler, merkezi örgütlenmelere göre çeşitliliği daha fazla korumaya imkan veren formlardır. Ancak elbette bu esneklik, zıtların birliği anlamına gelmiyor. Federasyonun tüzüğünde belirlenen ilkeler, amaç ve hedefler bağlayıcı nitelik taşıyacaktır. Dolayısıyla belli ölçülerde aynılaştırma sözkonusu olacaktır. Zaten federasyon ayrı ses ve renkleri biraraya getirmek için değil, birbirine yakın olanları biraraya getirmek içindir.
Federasyon ve konfederasyonun Kafkas dernek ve vakıfları arasındaki mevcut iletişimsizliği ve ideolojik ayrımlara dayalı çatışmaları azaltarak ortak bir diyalog ortamı oluşturma şansı nedir?
Örgütlenmelere birebir yansıyıp yansımadığı tartışılsa da, Türkiye’de yaşayan Kuzey Kafkasyalıların üç ana-belirleyici düşünce-tanım-tavır ekseninde toplandığını söyleyebiliriz; Türk-Kafkasyalı, Müslüman-Kafkasyalı ve Çerkes-Türkiyeli… Bu ana eksenlerin etrafında ayrıca nüans eksenlerin varlığı sözkonusu. Federatif yapılanmaların farklı ana eksenleri değil nüans eksenleri biraraya getirebileceğini, farklı ana eksenlerin daha sonra konfederatif yapıda biraraya gelebileceğini düşünebiliriz. Federasyon sürecinde büyük farklılıkların ya da ayrımların ortadan kalkmasını ya da azalmasını beklemek aşırı iyimserlik olur. Farklılıkları birliği ancak bir sonraki adımda yani konfederasyon formunda olabilir. Şayet sözünü ettiğimiz örgütlenme düşünce yapıları üzerine kurulacaksa, belirttiğimiz bu durum belirleyici olacak ve ilk aşamada üç federasyon kurulacaktır. Demokrasi kültürünün gelişmediği toplumlarda yetkilerin devriyle birlikte bu tür organizasyonların totaliter bir yapıya bürünme ihtimali söz konusu Kafkas toplumunun böyle bir handikabı var mıdır?
Kafkas toplumlarının bireyci ve kendine özgü demokrasi anlayışları totaliter yapıların kurulmasını zorlaştırır. Ayrıca gönüllü birlikteliklerin de buna müsait zemin yaratmayacağını hesaba katmak gerekir.
Federasyonun kamu otoritesi ve karar mekanizmaları üzerinde etkili olabilecek bir güce kavuşma şansı nedir?
Bu nasıl bir örgüt gücü ve örgüt niteliği kurulacağına bağlıdır. Aynı politikalar, aynı kadrolar ve aynı devletle içiçeliklerle kurulacak federasyon ya da federasyonların ne etkisi olabilir. Siz değişmezseniz, temsil gücünüz nitelik ve nicelik bakımdan değişmezse adınız değişti diye daha mı önemseneceksiniz? Ancak bu örgütlenme şansını iyi kullanarak, kimliğinizle, düşüncenizle ve taleplerinizle sıçrama yapabilir ve daha geniş kitleleri temsil gücüne ulaşabilirseniz, siyasi partiler, hükümetler ve devlet üzerinde etki sağlarsınız. Bu dönüşümü ve sıçramayı yapmamız- yapabilmemiz lazım.
Federasyon ve konfederasyon etnik, bölgesel ve ideolojik ayrımlara dayalı altyapılardan hangisi üzerine inşa edilmelidir?
Anavatan-diaspora birlikteliğini sağlamak ve ulusal kimliğimizi öne çıkarıp sahip çıkmak için federatif örgütlenme yapısının etnik kimliklere dayalı olmasının daha doğru hatta zorunluluk olduğunu düşünüyorum. Etnik kimliğimizden utanmamız ve korkmamız için bir sebep yok. Kafkasyalılık ulusal kimliğimizi tanımlayan bir kavram değil. Biz, Abhaz’ız, Adige’yiz, Çeçen’iz… Zaten halen Türkiye’de Abhaz, Çeçen, Asetin(Alan) adlarıyla kurulmuş dernek ve vakıflar var. Adige ve Abhazların Dünya Çerkes Birliği’ne paralel bir federasyon kurmaları, Çeçen, Dağıstanlı ve Asetinlerin Çeçen-Dağıstan Birliği’ne paralel bir federasyon kurmaları, anavatanla diasporayı kucaklaştırmak bakımından daha doğru ve etkili olacaktır. Düşünce ve yaklaşım ayrılıklarına ya da bölgesel kümeleşmelere dayanan örgütlenme modelleri diaspora-anavatan ilişkileri açısından eksik ve yetersiz kalacaktır.
Federasyon ve konfederasyona vermek istediğiniz rol nedir, beklentileriniz nelerdir?
Bu örgütlenmenin içi içe geçmiş ve birbirini tamamlayan iki temel rolü olmalı. Birincisi disporadaki varlığımızı (ulusal kimliğimizi ve kültürümüzü) korumak ve geliştirmek, ikincisi anavatanla ilişkimizi güçlendirmek.