Akıl ve Umut
2010-12-14
Ve nihayet gerçekliğin eli aklımıza ve yüreğimize dokundu. Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden, Kafkasya’dan ve Avrupa’dan elli aydınımızın ve kanaat önderimizin katılımıyla gerçekleşen ‘Ortak Akıl Toplantısı’, toplumumuzu geleceğe taşıyacak çok önemli fikri açılımlar ve dönüşümler ortaya koydu. Kaf-Fed öncülüğünde gerçekleşen bu fevkalade önemli ve başarılı toplantının detaylı içeriği, kısa sürede yayınlanacak ‘sonuç bildirgesi’yle kamuoyuna duyurulacaktır. Bize düşen, Kaf-Fed yönetimine teşekkür etmek ve başta değerli akademisyenlerimiz Ayhan Kaya, Mitat Çelikpala, Sevda Alankuş, Erol Taymaz ve Şamil Erdoğan olmak üzere düşünce zenginliği yaratan tüm katılımcıları kutlamaktır. Bir de, toplantının ‘özel’liğine halel getirmeden birkaç söz söylemek…
Kendimizi ‘ben’ vadisinin kışkırtıcılığına ve megalomani dağının başdöndürücülüğüne teslim edip, uzunca bir süredir (gündemine, formatına ve yolu-yöntemine varasıya) ısrarla önerip durduğumuz bu toplantının nihayet yapılmış olmasının kibirli keyfini sürebiliriz. Daha da ileri gidip, toplantının yine uzun süredir ısrarla seslendirdiğimiz paradigma değişikliği önerilerimiz doğrultusunda, ‘feodal-kültürel kimlik tanımından modern-siyasal kimlik tanımına’, ‘kültür dernekçiliğine dayalı örgütlenme modelinden siyasal talebe-hedefe dayalı örgütlenme modeline’, ‘geçmişi öne koyan düşünce sistematiğinden geleceği öngören-planlayan düşünce sistematiğine’ geçişe odaklanmış olmasını ve ortak aklın bu yönde oluşmasını gurur hanemize yazabiliriz.
Lakin işin aslı öyle değildir. Bu, kollektif bir ihtiyaç tanımlamasının sonucudur. Evet, gerçekliğin eli hepimizin aklına ve yüreğine aynı anda dokunmuştur. Suyun ısına ısına kaynama derecesine ulaşması gibi, yaşadığımız süreçler ve gelişmeler bizi adım adım bu noktaya taşımıştır.
Hepimiz, başımızı kuma gömercesine saplandığımız ‘sinik defans’tan kurtulmak için düşünsel ve eylemsel silkinmeye ihtiyacımız olduğunu aynı anda anlamışızdır.
Hepimiz, dernek idareciliği vizyonu ile dilimizi-kültürümüzü-kimliğimizi koruyamacağımızı ve toplumsal-ulusal varlığımızı geleceğe taşıyamayacağımızı aynı anda kavramışızdır.
Hep birlikte, “artık siyaset zamanıdır” demişizdir.
İşte o yüzden toplantı içeriğiyle, metodolojisiyle ve zamanlamasıyla dört dörtlük oldu.
Bu toplantının, daha geniş ve daha derin düşünce ve hareket zenginliğine ulaşmamızı sağlayacak daimi bir platform olmasını ve yaratılan umut ve heyecanın en kısa zamanda dalga dalga topluma yayılmasını diliyoruz.
…
İkinci Dünya Savaşı’nda İngiltere, Almanya’nın işgali altındaki ülkelerde direnişi örgütlemek üzere gönderdiği cephe gerisi gönüllüleriyle savaşın seyrini değiştirmiştir. Bu gönüllüler, gizli servisin yoğun eğitim programını başarıyla bitiren adaylar arasından seçildi. Final testi basit gibiydi; ama hayati derecede zordu: Sizin için hangisi önemlidir: a-inanç, b-aşk, c-cesaret, d-umut..
“Umut” diyenlere görev verildi. Ve Alman faşizmi, umudu olanlar sayesinde yenilgiye uğratıldı.
Umut herşeydir. Bizi ayakta tutar ve ileriye taşır; içimizde karanlığa meydan okumamızı sağlayan bir ışıktır, sisli-puslu havalarda yol gösteren bir pusula…
Umudumuz varsa, ihtiyacımız olan herşey bizimle birlikte demektir.
Bizim umudumuz var. Şimdi, tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar umudumuz var.
Kendimizi, ‘dilimizi-kültürümüzü kaydebiyoruz, asimile oluyoruz’ diye hiç yılgınlığa kaptırmayalım. Eğer siyasi-ideolojik asimilasyona teslim olmamışsak, kimliğimizin sadece kültürel değil daha da fazlasıyla siyasal olduğunu biliyorsak gelecekten umudumuz var demektir.
Biz uygarlıklar, imparatorluklar, kentler, siteler kurup batıran bir geçmişin müsrif çocukları değiliz. Biz atalarının yarattığı zenginliği, kültürü, bilimi, literatürü sorumsuzca tüketen mirasyediler değiliz. Biz nice savaşlarla, nice sürgünlerle, açlıkla, yoksullukla, yoksunlukla ve cehaletle başa çıka çıka kendini bugüne taşımayı başarmış bir halkın çocuklarıyız. Velhasılı, geçmişe değil geleceğe bakmaya ihtiyacımız var.
Şimdi önümüz açık. Şimdi siyasal kimlik bilincimiz daha yüksek. Ve bizi geleceğe taşıyacak eğitimli gençlerimiz daha fazla. Kaybolan dilimizse hiç panik yapmayalım; siyasal kimlik bilincimiz onu yeniden kazanmamızı sağlar. Hem de okullaşarak, kulaktan dolma köy dili olarak değil okuma-yazma dili olarak ve literatürümüzü geliştirerek… Kaybolan kültürümüzse yılmayalım; yeniden üretebiliriz. Hem de utangaç bir psikoloji ile köylere-derneklere hapsederek değil, en büyük kentlerin ortasında en şaşalı kültür merkezlerinde boy göstererek, diğer kültürlerle yarışacak ve dünya kültürüne tuğlalar koyacak kadar ileri giderek.
Herşeyi başarırız. Yeter ki umudumuz olsun. Ve umudumuzu taşıyacak siyasi irademiz.
İşte, “Ortak Akıl Toplantısı” bizi geleceğe taşıyacak siyasi iradeyi oluşturmak için attığımız ilk adımdır. Tereddüt etmeden, korkmadan ve çekinmeden yeni adımlar atarsak yürümeyi başarırız.
Haydi !.. Umudumuzun peşinde bir yürüyüş eyleyelim.