21 Mayıs'ı Nasıl Anmalı
2010-03-25
Değerli Dostlar,
İstanbul’daki 21 Mayıs anma programı ile ilgili olarak 24 Mart akşamı İstanbul Kafkas Kültür Derneği’nde yapılan hazırlık toplantısındaki değerlendirmeler ışığında, kişisel düşüncelerimi ve önerilerimi aşağıda dikkatinize sunuyorum;
İÇERİK HAKKINDA
- Bu yılki 21 Mayıs anması, ABD ve Gürcistan’ın Rusya’yı siyaseten köşeye sıkıştırmak ve Kuzey Kafkas halklarını (Abhazlar ve Osetler dışındakileri) yanına çekmek için sürgünü siyasi araç olarak kullanma stratejisi nedeniyle ayrı bir önem ve hassasiyet kazanmıştır. ABD ve Gürcistan diyasporayı da kendi stratejisi doğrultusunda etkileme çabasındadır. Geçtiğimiz günlerde 20-21 Mart) Tiflis’te yapılan toplantı (öncesindeki hazırlık çalışmaları da dahil) ve katılımcı profili, bu yöndeki niyetleri açıkça ortaya koymaktadır. Bu, Abhazya ve G.Osetya’yı savaşla ilhak edemeyen Gürcistan’ın (ABD desteği ile), yeni uygulamaya koyduğu “barışcı kuşatma stratejisi"nin saha çalışmalarıdır. Az da olsa, diyasporadan da kimi arkadaşlarımızın bu oyunu angaje olduklarını üzülerek görmekteyiz.
- 21 Mayıs, Kuzey Kafkas halkları için yenilgi, kıyım ve sürgün günüdür. Rusyası İmparatorluğu’nun Kuzey Kafkas halklarına zulmünün günüdür. 21 Mayıs aynı zamanda 4 imparatorluğun (Rusya, İngiltere, Osmanlı ve Pers imparatorlukları ) arasındaki ölümcül rekabete kurban edildiğimiz gündür. Diyasporadaki bizler için (özellikle de Adige, Abhaz ve Wubıhlar için) anavatanımızdan koparıldığımız gündür. Bu nedenle anmanın, dönemin Rusya politikalarına duyduğumuz öfkeyi dillendirmekle birlikte, anavatan özlemimizi ve sevgimizi güçlendirecek bir çerçeveye oturtulması önem taşımaktadır. Başka değişle, salt bir öfke patlaması değil anavatanımıza dönme isteğimizi ve umudumuzu yükseltecek bir söylemde olunmalıdır. Geçmiş, hapsolunmak için değil ders alınmak içindir. Umut bizi geleceğe taşır.
- 21 Mayıs acımızın müsebbibi dönemin Rusya İmparatorluğu’dur. Münhasıran öfkemiz o denemin Rusya yönetimine ve politikalarına dairdir. Bugünkü Rusya yönetimini ve politikalarını ’eskisiyle aynı’ görüp öfkesini bugüne ve bugünküne taşıyanlarımız da olabilir. Buradaki temel gerçek, anavatanımızın büyük bölümünün Rusya Federasyonu sınırları içinde bulunduğu, bir bölümünün de Rusya Federasyonu etki alanında (buna ister destek deyin ister ipotek) olduğudur. Ayrıca, nüfüsumuzun bir bölümünün orada yaşamakta olduğunu ve diyasporadaki bizlerin de yarın anavatana dönecekmiş gibi politika üretmek zorunda olduğumuzu hesaba katmalıyız.
- Kafkasya’da bugün de ölümcül nüfuz rekabeti vardır. İngiltere’nin yerini Amerika almıştır. İster enerji diyin ister stratejik konum diyin Kafkasya üzerine oyunlar devam edecektir. Kuzey Kafkas halkları olarak kendimizi, fillerin güreşinde ezilen çimen olmaktan korumamız gerekmektedir. Öncekiler gibi, dış güçlerin dolduruşuna gelerek Rusya’ya meydan okumak değil, daha cesur davranarak Rusya gerçeği ile yaşamayı becermenin yollarını aramalıyız. Savaşarak değil akıllı ve gerçekçi politikalarla yaşam alanımızı genişletmeye çabalamalıyız. Rusya’yı “düşman güç” tanımından çıkarabilmeyi başarmalıyız.
- Tüm bu görüşler ışığında, bu yılki 21 Mayıs anmasının, yeni Amerikan-Gürcü stratejisinin öngördüğü hedefler bakımından öncekilere göre daha fazla provakasyona ve saptırmaya açık olacağını dikkatinize sunmak isterim. Federasyonu’ muz (KAFFED) çatısı altında yapılacak anma programının, sürdürülegelen çizginin dışına çıkmaması konusunda özel dikkat gerekmektedir.
- 21 Mayıs anması dini motiflerden uzak yapılmalıdır. Kafkasya’da biz din şavaşı değil yurt savaşı verdik. Bugünkü meselemiz de kimlik meselesidir. Yasımızı, bizi biz yapan ulusal değerlerimize ve kültürümüze göre tutmalıyız. Bu acımızdan dini ve ideolojik çıkar devşirmek isteyenlere fırsat verilmemelidir. Hamaset ve boş ajitasyon yerine zihnimize ve yüreğimize deyecek bir yurtseverlik söylemi öngörülmelidir.
PROGRAM HAKKINDA 7. İstanbul merkezdeki anmanın Akaretler’deki Çerkes Örnek Okulu’ndan yürüyüşle, Beşiktaş iskele yanındakı sahilde yapılacak anma ile sınırlandırılması yerinde olacaktır. Kimi dernek ve vakıfların önerdiği üzere Rusya Konsolosluğu önünde yapılması muhtemel hiçbir eyleme katılınmamalıdır. Böyle bir eylemin (özellikle bu yıl) amacı aşacak tahriklere açık olacağı dikkate alınmalıdır. 8. İstanbul’un dünya standartlarında bir metropol olduğu bilinerek, anma programının özü, görsel ve içerik estetiği ve bütünlüğü önemsenmelidir. Kasaba organizasyonu havasından, derdi ne anlaşılmayan, dediği ne anlaşılmayan, isteği ne anlaşılmayan acemi bir kalabalık görüntüsünden çıkarılmalıdır. Yas tuttuğumuzu önce kendimiz anlamalı ve meraklılarına anlatabilmeliyiz. Mümkünse katılımın siyah(yası temsilen) ve beyaz(umudu temsilen) kıyafetlerle yapılması için özel çaba gösterilmelidir. 9. Anma, (ertesi gün)mutlaka bir konferans ve dinleti ile güçlendirilmelidir. Konferansın salt sürgünle sınırlı olması şart değil; diyaspora, ulusal kimlik, kültürel kimlik, uluslararası hukuk açısından toplumsal haklar vs. bağlantılı olabilir. Birleşmiş Milletler, UNPO, Avrupa Parlamentosu vb. uluslararası bir kuruluş temsilcisi ya da bu meselelere vakıf yabancı-yerli bir yazar (Amin Maalouf, Murat Belge, Mario Levi vb.) ya da tarihci (İlber Ortaylı, Murat Bardakçı vb.) tek kişilik bir konferans olabilir. Dinleti salt kendi sanatçılarımızla sınırlı olmamalı, repertuarı uygun bir veya birkaç ünlü sanatçı (Sezan Aksu, Leman Sam vb.) yer almalıdır. . . .
Ve nihayet,
Sürgün acımızı dönüş sevinciyle dağlamayı hedeflemeliyiz. Sürgün öykülerimizi unutmadan dönüş öykülerimizi yazmaya başlamalıyız. Hiç değilse buna niyetlenmeliyiz.
Bu yazı KAF-FED’e, İstanbul Kafkas Derneği’ne ve 21 Mayıs anma programı yürütücülerine gönderilmiştir.