Taziye

H. Okan İşcan

Patronumdu…

Herkesin öyle veya böyle onunla bir hukuku vardı, benim ise dostluğumuzun yanısıra ‘üsküdar beykoz hattı’ kısıtlamasına uymayan bir çalışan olarakta bir hukukum vardı…

Patronumdu…

Çok aradım fakat bulamadım, bence en güzel fotoğrafı Gerzmava’nın dizinin dibinde, yere oturduğu fotoğrafıdır, bulabilseydim paylaşacaktım…

Gümüş ile bezenmiş küçük kadehi doldurandır Sezai Ağabey…

Çok emeği geçmiştir bana…

Annesinin yaptığı aşureyi Küçükyalı’dan, Beylerbeyi’ne kadar bize ikram etmek için getirmesi…

Cenazeye giderken neredeyse pert ettiğim arabadan sağlam çıktığıma sevindiğini dile getirmek üzere beni araması…

‘Kahveyi sevginle mi yaptın?’ diye sorması…

Bostancı Gösteri Merkezi’nde, o sahneye tek hamle ile çıkarak bir karanfili Gerzmava’ya vermesi…

Kızının resmini, ‘şimdiye kadar nazar değmesin diye paylaşmadım’, diyerek paylaşması…

Her sene Mayıs ayında, Ertuğrul Özkök’ün sayfasına ilan vermek üzere kollarını sıvaması…

Beşiktaş’ta, Salacak’ta bir adım önde durması…

Yıllar sonra ‘Canlar Ülkesi’ne giderken, içinin kıpır kıpır etmesi…

Ayrılamadığı, Camel marka sigarası…

Şapkası ve sakalı ile duruşu…

Tırnakları ile dostluğu…

Spor müsabakalarını takipçiliği…

Abaza kahvesinde kâğıt oynaması…

Az ve öz konuşması ve iyi bir hatip olması…

Halden anlayan olması…

Beylerbeyinde yaprakları toplaması karşılığında kaç para kazandığını sorduğu çocuğa, onun istediğinin iki katını harçlık olarak vermesi…

Yumurtanın sarısını yememesi…

Duvara karşı oturmayı sevmemesi…

Ünlü, ünsüz konuşmacı olan, yazar olan bir çok kişiyi bulması…

Patronum olarak elinde bir gün, Blue Ocean Strategy isimli kitap ile, bir gün Stiglitz’in kitabı ile, bir gün Huntington’un kitabı ile gelerek bu kitapları yayınlayalım demesi, aradan yıllar geçmesine karşın Mavi Okyanus kitabının raflarda yerini hala koruması…

Neden bilmem hiç unutmadığım bir atasözünü söylemesi…

23 Nisan, 29 Ekim günleri çalışıp çalışmama konusu açıldığında, 1 Mayıs’da işe gelmek istemeyen çalışanı haklı gördüğünü dile getirmesi, buna karşın çalışan olarak benim şaşkınlıkla bunu dinlemem…

Başım sıkıştığı zaman derdimi anlattığımda dinlemesi, akıl vermesi…

Yazın işe şortla gelmesi ve tabii ki terlik giymesi…

Lorenna McKennitt dışında neredeyse kimse ile dans etmemesi…

Kan veren kardeşime, Okan ile anlaşıyor muydunuz diye esprili sorması…

Murat Yağan için, bizi kıskanıyorlar, peygamberimiz olduğu için diyerek, espriler yapması…

Evrensel, Hürriyet gibi gazetelerde çalışan eski gazeteci arkadaşlarından bahsetmesi…

Canı istediği zaman ekranında bir ‘pencere açarak’ içini yazarak doldurması… Beyaz tenlisin, o yüzden koyu renkli giyin diye öneride bulunması, hiç giymediği bir gömleği hediye etmesi…

Görünmeyen duvarları olması, dünden yarına anlatılacak çok şeyinin olması… Bildiklerini yaşadıklarını yazması gerekiyordu…

Arslanlı Yol…

Sessizce yürüdü, geldi geçti…