Halkımızın Acı Kaybı Sezai

Oktay Chkotua

Olgunluk çağına gelmiş, bilgisi, becerisi ve tecrübesiyle, yaşam boyu karşılaştığı güçlükler karşısında verdiği mücadelesiyle direnci çelikleşmiş, bilge bir kişinin beklenmedik şekilde acı haberini almak inanılması güç bir durum…

Sezai Papba…

Ben Sezai abiyle 20 kişilik bir öğrenci gurubu olarak Türkiye’den üniversite eğitimi için geldiğimiz Abhazya’da tanıştım.

O dönemlerde kendisi Türk basınının amiral gemisi Hürriyet gazetesinin ekonomi bölümü editörü iken çoğu kişinin asla cesaret edemeyeceği bir adımla işini bırakıp Abhazya’ya gelmiş ve halkımızın umutlarını bağladığı önderi Vladislav Ardzınba’nın basın, ekonomi, diaspora ve dış ilişkiler gibi birçok konuda danışmanlığını üstlenerek yoğun bir çalışma sürecine girmişti. Abhazya için yapabileceği her şeyi tam bir gönüllülük duygusuyla fedakârca yerine getirmeye çabalıyordu. O dönem şartlarının son derece ağır ve olumsuz olmasına rağmen bu görevini mükemmel şekilde yerine getirdiğini düşünüyorum. En çok da Ardzınba’nın yakın çalışma arkadaşlarıyla birlikte gerçekleştirdiği Türkiye ziyareti sırasında, yapılan görüşmeler, basın toplantıları vs. gibi profesyonel çaba gerektiren bir organizasyonu eksiksiz tamamlama başarısını göstermişti… Ardından yine BM organizasyonu ile Ardzınba başkanlığındaki Abhazya delegasyonunun İstanbul görüşmelerinde Sezai abinin inanılmaz katkıları söz konusuydu…

O her anını halkımızın karşılıklı ilişkilerini geliştirme ve birleştirme çabasıyla geçirmekteydi, bu alanda neler yapılması gerektiği sorusu her zaman gündeminin ilk maddesiydi… Bu yüzden o zor dönemlerde bizleri de sürece dahil ederek “ABHAZYA” adını verdiği bir gazeteyi Türkçe olarak yayınlamıştı. O günler şimdi bile anılarımda canlılığını koruyor, gazete ile ilgili büyük umutları vardı, ancak savaşın başlaması ve ardından ülkemizin içine düştüğü son derece ağır yaşam koşulları düşlediği adımları atmasını engelledi, bizler de ona gereken desteği sağlayabilecek durumda değildik ve ne yazık ki bu konuda amacına ulaşamadı.

Savaş başladığında Türkiye’de bulunuyor olmasından dolayı oradaki mücadele sürecinin tam merkezinde yer aldı, mitingler, görüşmeler, toplantılar ve İstanbul’da kurulan “Kafkas-Abhazya Dayanışma Komitesi” kuruluşu sırasında önemli bir inisiyatif aldı… Sezai abinin o dönem başbakan başta olmak üzere resmi kişilerle yapılan görüşmelerdeki, televizyon kanalları ve diğer basın organlarındaki konuşma ve yazıları bugün hala halkımızın hafızalarında canlılığını koruyor.

Gagra’nın işgalden kurtarılmasıyla birlikte Gudauta’ya gelerek Ardzınba’nın yanı başındaki görevine kaldığı yerden devam etti. Gelen delegasyonların karşılanması, diasporaya doğru ve sağlıklı bilgi akışının sağlanması, Türk basınına sürecin aktarılması gibi birçok alanda gece gündüz yılmak yorulmak bilmeden çalıştı durdu…

Zaferden sonra da “artık yeter yapmam gerekeni yaptım” diye bir kenara çekilmedi, savaş öncesi görevlerini yeniden gözünü kırpmadan üstlendi. Ancak bir süre sonra Abhazya’ya uygulanmaya başlanan siyasal ve ekonomik ambargo ülkede hayatı yaşanmaz hale getirmiş ve doğal olarak toplumun önceliklerini de alt üst etmişti, artık insanların tek derdi hayatta kalabilmekti, Sezai’nin entelektüel düzeyi, bilgi ve tecrübesi, Abhazya için yapmayı düşündüğü projeler kimsenin umurunda değildi ve bizler de en çok desteğe ihtiyaç duyduğu bu dönemlerde kendi sorunlarımızdan sıyrılıp onun yanında yer alamadık maalesef. Sezai abi o dönemde yakın arkadaşları Mümtaz Şamba ve Birgül Çuaz ile birlikte Moskova’ya geçerek mücadelesine burada devam etmeyi denedi. Ancak uzun sürmeden her iki arkadaşını da zamansız bir şekilde peş peşe kaybedince Türkiye’ye dönmek durumunda kaldı. Ama her şeye rağmen yine köşesinde oturup süreci uzaktan izlemedi, kendi işlerinin yanı sıra yine halkının mücadelesine destek vermeyi daha önce olduğu gibi aralıksız sürdürdü. Derneklerde, federasyonlarda verdiği mücadeleye paralel olarak “Abhazya’nın Dostları” gurubunun kurucuları arasında yer aldı. Yine bu dönemde Abhazya ile ilgili birçok toplantı, panel ve konferansın organizatörleri arasındaydı, bu arada Abhazya konulu birçok önemli yayının editörlüğünü de üstlendi. Yine aynı şekilde, yazılı ve görsel basında Abhazya devletinin politikalarını ve Abhaz halkının haklı mücadelesini kamuoyuna anlatmaya çalıştı. Bütün bunların yanı sıra sayıda makaleye de imza attı.

Bizler her ne kadar onu yalnız bıraktıysak da layık olduğu değeri veremediysek de o hiç ara vermeden Abhazya’nın bağımsızlık mücadelesine katkılarını ilk günkü heyecanıyla sürdürdü.

Zira onun yaşamının amacı can vatanının bağımsız bir devlet olarak dünyaca tanınmasıydı.

Anın unutulmayacak Sezai abi!

Adın altın harflerle tarihimize yazıldı!…