Abhazya
Abhazya Savaşı, Rusya Faktörü ve Sergey Baburin’in Rolü…
25. Yılında… Abhazya savaşı, Rusya faktörü ve Sergey Baburin’in rolü… Yıllar akıp gitti, daha dünmüş gibi hatırladığımız Abhazya-Gürcistan savaşı olup biteli çeyrek yüzyıl geçti. 14 Ağustos 1992’de Gürcistan’ın işgal ve ilhak amaçlı saldırısıyla başlayan savaş, 30 Eylül 1993’de Abhazya’nın zaferiyle sonuçlanmıştı. Savaştan sonra iki ülke ilişkilerinin geleceği üzerine yürütülen müzakereler sonuçsuz kalmış, Gürcistan’ın yeni saldırı girişimleri boşa çıkarılmış ve Abhazya 1999’da bağımsızlığını ilan etmişti. 2008’de Rusya’nın (ve akabinde başka ülkelerin) bağımsızlığı tanımasıyla bugünlere gelindi…
Abhazya Dersi
Abhazya’da, mufalefetin parlamentoyu, yönetim merkezlerini ve radyo-televizyon kurumunu işgaliyle başlayan siyasi kriz, erken seçim mutabakatıyla şimdilik yatışmış görünüyor. Krizin çatışmaya dönüşmeden ve kan akmadan atlatılmış olmasını bir teselli vesilesi saysak da, durum, “dünyaya demokrasi dersi veriyoruz” yollu hamasetlerle geçiştiremeyeceğimiz kadar ciddidir ve derinlemesine irdelenmeye muhtaçtır.
Abhazya: ‘Az’dan ‘Çok’ Yaratma Pratiği...
8 Eylül-8 Ekim (2013) tarihleri arasında, Kartal Belediye Başkanı Altınok Öz’ün de yer aldığı kalabalık bir heyetle Abhazya’daydık. Zafer ve özgürlük günü kutlamalarına katıldık, devlet yetkilileriyle ve sivil toplum temsilcileriyle görüştük, dostlarla kucaklaştık, gezdik, gördük, gözledik.
Kaf Dağının Ardındaki Masal Ülkesi Abhazya
Abhazlar hakkındaki ilk bilgi onlardan ‘Abeşla’ diye bahseden M.Ö: 12. yüzyıla ait Asur belgelerinde geçiyor. M.Ö.1.ve 2. yüzyıllarda ise ‘Apsil’ ve ‘Abazg’ adıyla anılmışlardır. M.Ö. 6. yüzyıldan itibaren Miletli Grekler sahilde bugünkü Sohum ve Oçamçıra kentleri yakınlarında koloniler kurmuşlardır.
Küllerinden Doğmak
Bize dair ne varsa bir satırda söylenmiştir: Biz halkız, yeniden doğarız ölümlerde... Nartların çocuklarıyız biz; savaşlarda-sürgünlerde ölsek, kırılsak, savrulsak da... köklerimize tutunup yeniden ve yeniden boy atarız. Kafdağının anka’larıyız biz; kor ateşlerde yansak kül olsak da... ruhumuza tutunup yeniden ve yeniden kanat çırparız. Evet, biz halkız ve yeniden doğarız ölümlerde...
Abhazya Cumhuriyeti’nin Yasal Statüsünün Uluslararası Hukuk Açısından Değerlendirilmesi
Türkiye’de nüfusu milyonları aşan Abhaz-Adige diasporası, Abhazya ve Kuzey Kafkasya için teminattır. Diasporanın tarihi misyonunu yerine getirebilmesi örgütlenmesini güçlendirmesi ve siyasallaşması ile mümkündür. Diasporanın sahip olduğu potansiyel tüm zorluklara ve engellemelere rağmen bir değişim ve dönüşüm sağlayacaktır. Çünkü eğitimli ve toplumu sürükleyecek elit, entelektüel grupların sayısı arttıkça ve bu grupların inisiyatifi geliştikçe süreç doğru yönde işlemeye devam edecektir.
Abhazya’dan Nazım Geçti, İzi Kaldı Yadigar...
Evet Nazım, doğru gördün; burası canlar ülkesidir, cana can katan. Evet Nazım, doğru bildin; burası nica savaşlar, yıkımlar, sürgünler yaşamış kederli insanların yurdudur. Evet Nazım, doğru dedin; burası umutlu, dirençli koca yürekli insanların evidir. Ve burada daha nice kederler, nice umutlar ve nice direnişler devşirilir. Evet Nazım, burası Abhazya’dır. Gelip iz bıraktığın, izini yadigar bıraktığın...
Ankvab’ın Yolu...
Görünen o ki, Ankvab’ın işi hiç de kolay değil. Sadece mafya gruplarıyla mücadele etmek ve Abhazya’nın iç yapısal sorunlarını çözmeye çalışmak yetmiyor, bunu Gürcistan’ın Abhazya’yı Kuzey Kafkasya’dan soyutlayıp yalnızlaştırma hamlelerini boşa çıkararak yapmak gerekiyor; bunu Rusya ile ilişkilerini Abhazya lehine iyi yöneterek yapmak gerekiyor; ve bunu Abhazya’nın bağımsızlığını dünyaya kabul ettirerek yapmak gerekiyor.
Abhazya Gezisi - İzlenimler
sevgili dostlar, abhazya’ya bu kez üç adige dostumla beraber gittim; handan demiröz, osman ömür (eşi sunay abhazya’da iş yapıyor) ve betül şenyıldız (eskiden bizim şirkette çalışmış genç arkadaşımız). yanısıra, abhazya’ya yerleşmiş ve pitsunda’da motel işleten ali kucba’nın eşi handan ve iki oğlu da bizimle aynı uçakta abhazya’ya geldi. keyifli bir gezi oldu. istanbul-soçi arasında sadece thy sefer yapıyor, donavia kış nedeniyle ara vermiş. ucağımız atatürk havaalanı’ndan gece 12.15’de kalktı, soçi’ye (adler) bizim saatle 01:45 soçi saatiyle 03:45 gibi indik.
'Tanrı’nın Ülkesi'nde İşler Yolunda
Rüzgar uykudaydı, dalgalar uykuda. Şehir uykudaydı, insanlar uykuda. Ve balıklar, martılar, kediler uykudaydı. İçten bir gülüsemeyle selamladım sabahın sessizliğini. Tam yirmi yıl sonra aynı noktadan baktım “Tanrı’nın ülkesi”ne. Zamanın durduğu andı ve herşey yolundaydı...
Umut
Biz de bir toplumuz, biz de 1992-1993’de Abhazya’nın özgürlük savaşına diyaspora adına katılan kahramanlara sahibiz. Toplum olarak şehitlerimizi, gazilerimizi, kahramanlarımızı hafızamızda ne kadar canlı tutabiliyoruz, onları ne kadar layikiyle onurlandırabiliyoruz? Toplumsal bilinç ve vefa duygusu açısından Avrupa ile aramızda okyanus kadar mesafe olsa da, insanlık bilinci ortaktır, bize de ulaşır elbet. Bize de bir pay düşer…
İklim'den Lian'a Yolculuk (2)
İkinci bölüme başlamadan önce, bu anlatının amacının başkasını teşhir etmek ya da başkasının sırrını ifşa etmek olmadığını belirtmek isterim. Zira sözkonusu kişi zaten memleket medyasına defalarca malolacak kadar meşhur biridir, bahsi geçen olaylar ise birçok kişinin tanıklığında yaşanmış ve pekçok kişinin dillendirmesiyle yeterince toplumsallaşmıştır. Ayrıca, anlatıda zikredilen isimler gerçek değildir, sözkonusu kişi tarafından türetilmiş ve kullanılmış müstear isimlerdir. Sonuç olarak yazdıklarım başkasını değil olsa olsa kendi kendimi teşhir mahiyetindedir. Kendi kendimi tekmili birden teşhir ederek, aradan bunca yıl geçmesine rağmen hala kulaktan dolma bilgilerle beni karalamaya çırpınan ‘irfan sahibi zevat’a gani gani kına vermiş oluyorum.
İklim'den Lian'a Yolculuk (1)
‘Koca kulak çetesi’nin dinlemeleri medyaya sızıp ‘İklim skandalı’ patlamasaydı, Fatih Altaylı ‘İklim’i Haber Türk’e çıkarıp uzun uzun konuşturmasaydı ve İsmet Berkan Hürriyet’te ‘İklim’in ‘Lian’a benzerliğini yazıp tuz biber ekmeseydi ben de küllenmiş anıların üstüne yatmaya devam edecektim. Ama ne fayda, hepsi üst üste geldi, ‘cin şişeden çıktı’, eski anılar acı bir tebessüm eşliğinde ortalığa saçıldı. Kaçış yok. Benim için epeyce zor olsa da, bu evvel zaman yolculuğunu artık yapmalıyım… …
Moskova'da Ölmek
17 Şubat (1999), Birgül’ün veda yıldönümüydü. En küçük kızı Ceren, güzel bir fotoğrafını facebook üzerinden önümüze koyup hatırlamamızı sağladı. Fotoğraf tam da onun doğal bakışını yansıtıyor; samimi, müstehzi, muzip bir gülümseme. Oniki yıl geçmiş. Fotoğrafa bakınca, daha dün ‘ne olacak bu dünyanın hali’ üzerine sohbet etmişiz hissine kapıldım, oniki yıl uçuvermişti sanki. Zamanı geri sardım; Birgül, Moskova’da kaybettiğim ikinci arkadaşımdı… Birgül Şahin Moskova’da dört kafadardık, biri Avar üçü Abhaz; Mümtaz (Demiröz), Olcay (Özdemir), Birgül (Şahin) ve ben… En kıdemlimiz Olcay’dı (Avar olan), diğer üçümüz Abhazya’daki savaşın (1992-93) girdabında debelenirken, o çoktan Moskova’nın yolunu tutmuş ve iş-güç tezgahını kurmuştu.
Soçi Olimpiyatları Öncesi Amerikan-Gürcü Oyunları
Son sözü başta söyleyelim: Washington-Tiflis ittifakının yeni oyunlarına gelmeyelim !.. Son günlerde Tiflis, Amerikalı danışmanların (kimimiz onları sivil toplumcu sanıyor) akılhocalığında yeni bir siyasi oyun peşinde; 1864 Sürgünü’nü kullanarak Adigeleri ve diğer Kuzey Kafkas halklarını yanına çekmek ve Abhazları yalnızlaştırmak… Bu çerçevede bir süredir el altından yürütülen çalışmalar artık aleniyet kazandı. Washington-Tiflis ekseni, herkesin kolayca anlayabileceği üzere iki adımlı bir plan uyguluyor: (1) 2014’de yapılacak Soçi Kış Olimpiyatları öncesinde, Soçi’nin Kafkas halklarının 1864’deki yenilgisi ve büyük sürgünüyle özdeşikliğinden faydalanıp Kafkasya’da ‘Rus düşmanlığı’nı kışkırtmak.
Zaferin 16. Yılında Abhazya: Geleceği Birlikte Kurmak
Abhazya halkı, Gürcistan kuvvetlerinin 14 Ağustos 1992’deki işgal amaçlı saldırısına karşı karşı verdiği özgürlük savaşını 30 Eylül 1993’de kazandı. 16 yıl önce kazanılan zaferla Abhazya, bugün Rusya, Nikaragua ve Venezuella’nın tanıdığı bağımsız bir ülke olarak tarih sahnesinde yerini aldı. Abhazya halkının Kardeş Kuzey Kafkasya cumhuriyetlerinden, diyasporadan ve dünyanın pekçok ülkesinden gelen gönüllülerin desteği ile kazandığı bu zafer dünyada özgürlük, barış ve adalete inanan, bu uğurda mücadele eden tüm insanlara umut, güç ve cesaret verdi…
Umudumuz 'Yeni Nesil' Abhazlar
Geçen haftaki yazımızda (Gunda Demiröz’ün açık mektubundan hareketle) Abhazya’daki -ve diğer Kafkasya cumhuriyetlerindeki- kara düzene değinmiştik. Abhazya’daki gazetelerde de yayınlanan mektup kısa sürede olumlu etki yarattı; Abhazya Parlamentosu Gunda’nın sesine kulak verdi ve inceleme başlattı. Parlamento incelemesinin yolsuzlukları engelleyici sonuçlar vermesini diliyoruz. Dünyanın her yerinde olduğu gibi Abhazya’da da ‘iyi’ ile ‘kötü’, ‘doğru’ ile ‘yanlış’ arasında mücadele devam ediyor. Sözkonusu yazımızda, 1992-93 savaşının talan ve ganimet kültürünü pekiştirdiğini, neredeyse meşrulaştırdığını belirtmiştik.
Mızrak Çuvala Sığmayınca
Gunda Demiröz’ün Abhazya Cumhuriyeti Geriye Dönüş Devlet Komitesi Başkanı Anzor Mukba’ya açık mektubu, Abhazya’da artık mızrağın çuvala sığmadığını ortaya koyuyor. Gunda, çeşitli internet mecralarında yayınlanan mektubunda, (rahmetli) babası Mümtaz Demiröz’ün Sohum’da parasını ödeyerek satın aldığı evin bizzat Anzor Mukba tarafından (kardeşi için) gaspedildiğini yazıyor. İç acıtan bir mektup, can sıkan bir gerçek… Kimse başkasının malını-mülkünü gaspetme hakkına sahip değildir. Hele hele, görevi diyasporadan Abhazya’ya geri dönüşü sağlamak ve dönüşçülerin haklarını korumak olan bir kurumun başındaki kişinin, yetki gücünü de kullanarak bunu yapması kabul edilemez, affedilemez.
Ardzınba'yı Uğurlarken
VLADİSLAV ARDZINBA, 1945-2010 4 Mart (2010) sabahı, Vladislav G. Ardzınba’nın öldüğü haberi ile uyandığımda güçlü bir zembereğin harekete geçirdiği mekanik misali giyindim, dışarı çıktım, Anadoluhisarı’nın Göksu-Küçüksu derelerinin Boğaz’a ulaştığı yayda voltalamaya başladım. Küçüksu Kasrı kenarından gözlerimi denizin, düşüncelerimi zamanın akışına bıraktım. Bir sigara tellendirip efkarımı Velimir Hlebnikov’un dizeleriyle üfledim; Yıllar, insanlar ve halklar akarsu gibi Ebediyyete akıp gözden kayboluyorlar Kâinatın esnek aynasında. Yıldızlar balık ağı, balıksa bizler Tanrılar, karanlıktaki hayaletlerdir.
Abhazya'nın Dostları Hakkında
Abhazya halkı ve devleti 5.000 yıllık bir kültürün, 1.500 yıllık bir devletin ve 90 yıllık bir cumhuriyetin mirası ve devamıdır. Abhazya, Gürcistan’ın saldırısı ile yaşanan (14 Ağustos 1992 - 30 Eylül 1993) savaştan buyana fiilen bağımsız bir ülkedir. 15 yıldır Gürcistan’ın baskılarına ve saldırılarına karşı kendini korumakta ve bağımsızlığının uluslararası camiada tanınması için mücadele vermektedir. Abhazya’nın bu mücadelesinde en büyük destek Kuzey Kafkasya’daki kardeş halklar, bunların da içinde yer aldığı Rusya Federasyonu ve büyük bölümü Türkiye’de bulunan Abhaz-Adige diyasporasıdır.
Sezai'nin Karnavalı Hakkında
Sevgili Dostlar, Kafkas Dernekleri Federasyonu’nun daveti ile Abhazya gezimize katılan Sabah gazetesi yazarı Muharrem Sarıkaya’nın Abhazya izlenimlerini aktardığı yazılarının sonuncusu “Sezai’nin karnavalı” başlığı ile pazar günü yayınlanmış (aşağıdaki link’ten okuyabilirsiniz). İtiraf edeyim ki, o günkü gazeteyi okumuş (!) olmama rağmen, sevgili dostum Nail Çakırhan’ın ölümü ile ilgili haber ve yorumlara konsantre olduğum için, Sarıkaya’nın sütünunu pas geçmişim; gruba düşen mail üzerine yazıyı şimdi okudum…. Bazı düzeltmelerim ve tamamlamalarım olacak… Önce, Nail Çakırhan’a dair birkaç söz etmeliyim.
Abhazya İçin Tek Yürek Olduk
Savaşı hatırladık, özgürlüğü tattık, bağımsızlığı kutladık… ABHAZYA İÇİN ‘TEK YÜREK’ OLDUK. Abhazya’nın 30 Eylül 1993’de Gürcistan’a karşı kazandığı büyük zaferin 15. yılı kutlamaları, Abhazya’nın bagımsızlığının tanınması süreci ile birleşerek muhteşem bir bayrama dönüştü. Bu bayrama, Abhazya’nın Dostları ile Kafkas Dernekleri Federasyonu’nun ortak organizasyonu ile katıldık. Abhazya için tek yürek olduk; Savaşı hatırladık, kahramanlarımızı andık, özgürlüğü tattık, bağımsızlığı kutladık ve geleceği birlikte kurmak için umudumuzu yükselttik. Katılan herkesi kutluyorum. … Abhazya’nın gururuna, onuruna ve sevincine ortak olmak üzere Abhazya’nın Dostları ve Kafkas Dernekleri Federasyonu’ nun organize ettiği ilk grup 24 Eylül’de, ikinci grup 26 Eylül’de, üçüncü grup ise 29 Eylül’de Abhazya’ya ulaştı.
Vladislav Ardzınba
1990’da acemi bir parlamento başkanıydı, kritik süreçlerde sınav verdi; halkının kaderine hükmetti ve ülkesini bağımsızlığa taşıyan ‘gerçek’ bir kahraman oldu… Hiç kuşku yok ki, Abhazya bugünlere, Vladislav Ardzınba’nın bilge, kararlı, karizmatik lider kişiliği sayesinde ulaştı.
Gürcistan'da Pim Çekildi...
ABD tarafından tezgâhlanan bir “kansız darbe"ye sahne olan Gürcistan’da sular durulmadı. 4 Ocak’ta yapılacak olan genel seçimler, hem ülkenin hem de Kafkasya’nın kaderinde bir dönüm noktası olabilir. Acaristan Özerk Bölgesi, seçime katılacağını ilan etti. Güney Osetya’nın durumu ise belirsizliğini koruyor. 10 yıl önce bağımsızlığını ilan eden, ancak uluslararası alanda bağımsız bir devlet olarak tanınmayan Abhazya ise, Tiflis’teki iktidar hesaplarını, 1992’deki Gürcistan saldırısıyla başlayan savaşın rahatsız edici anıları eşliğinde, dikkatle izliyor. Türkiye’deki Abhaz topluluğunun önde gelen isimlerinden Sezai Babakuş, bölgedeki durumu ve yansımalarını Evrensel’e anlattı.
Kafkasya, Mevcut Sorunlar ve Yakın Gelecekte Muhtemel Tehlikeli Gelişmeler
Jeopolitik ve tarihsel ilgisi-sorumluluğu-zorunlulukları, Ülkemizin Kuzey Kafkasya ve Trans Kafkas bölgelerinde gelişen olaylara seyirci kalmasını mümkün kılmamakta ve sürecin tehlikeli boyutlara doğru seyri safhalarında ‘önceden-an’da-sonrasında’ yapıcı yönlendirme ve müdahalelerde bulunma gereği kaçınılmaz olarak ortaya çıkmaktadır.
Abhazya Başardı, Sıra Bizde...
Abhazya'nın Gürcistan'a karşı verdiği bağımsızlık savaşını kazanışının (30 Eylül 1993) 10. yılı kutlamaları ile Dünya Abhaz-Abazin Kongresi'ne katılmak üzere, Türkiye'den 27 kişilik heyet 25 Eylül 2003 - 5 Ekim 2003 tarihleri arasında Abhazya'daydık. 1990'dan 1997'ye kadar yaşadığım ve çeşitli görevler üstlendiğim Abhazya'yı 6 yıl aradan sonra yeniden görmek benim için son derece ilginç ve öğretici oldu.
Khibla'ya Güzelleme
1991’in 21 Mayısı’ydı. Abhazya’nın başkenti Sohum’un eski limanını dolduran binlerce insan, Kafkasya’dan büyük sürgünün 127’nci hüzün yılını anıyordu. Gün batmış, ellerde yanan binlerce mumun yansısı denizde oynaşıyordu. Ve herkesin gözü Karadeniz’in karanlığına asılıydı. Kalabalığın bir adım önünde, denizle karanın kesiştiği yerde, çakıltaşlarının üzerinde bir kız hüzünlü bir şarkı-bir ağıt- söylüyordu. Sesi, yüzyıllık bir şavaşın ve trajik bir sürgünün tüm acısını yüklenmiş gibiydi. Ayakları çıplaktı. Başında siyah bir tül vardı. Adı Khibla idi.
Abhazya için Öneriler
Yarın ‘keşke’ dememek için, Abhazya’da ve diasporada herkesin bilgi ve katkısını sağlayacak, her imkanı değerlendirecek ulusal bir program oluşturmamız ve yeni bir atılım yapmamız gerekmektedir. Bu amaç ve sorumluluk bilinci ile, kişisel düşünce ve önerilerimi bilgi ve değerlendirmenize sunuyorum.
Abhazya ‘Bağımsızlık’ Dedi
Abhazya Dışişleri Bakanı Şamba, Abhazya'nın bağımsız devlet inşa etme amacından dönmeyeceklerini belirtirken Rusya ile entegrasyon önerilerinden de vazgeçtiklerini bildirdi.
Ferai Tınç'a Yanıt
Bugunkü köşenizde ‘Gürcistan'ı rahatlatan güvence’ başlıklı yazınızın gerçekleri yeterince yansıtmadığı kanısındayım. Öncelikle, ‘Gürcistan'ın Abhazya'daki Gürcü köylerini korumak üzere harekete geçmesi’ ifadeniz üzücüdür.
Türk-Gürcü Vakfı Genel Müdürü Mevlüt Artvinli ile Görüşme
Türkiye’deki Kafkas-Abhaz lobisi ile Gürcü lobisi temsilcileri arasında yapılan iki toplantıdan sonra, birlikte yürütülecek çalışmaların somutlanması amacıyla karar verilen taraflararası ön çalışma grubunun ilk toplantısı, Sezai Babakuş ile Mevlüt Artvinli arasında 22 Haziran 2001 Cuma günü yapıldı.
Abhazya ile Gürcistan Arasındaki Barış Sürecine Diaspora Katkısı Ele Alındı
Kafkas-Abhazya Dayanışma Komitesi ile Türk-Gürcü Kültür ve Eğitim Vakfı, Abhazya ile Gürcistan arasındaki problemlerin barış yoluyla çözüm için sürdürülen çabalara diasporadan nasıl katkı verilebileceğini görüşmek üzere 14 Mayıs’ta İstanbul’da biraraya geldi. Görüşmeye Birleşik Kafkasya Konseyi ile Kaf-Der başkanları da katıldı. Yaklaşık 4 saat süren yemekli toplantıda, taraflar Abhazya ile Gürcistan arasındaki anlaşmazlığın barışçı yollarla çözümü için diaspora desteği verilmesi hususunda mutabakata vardılar. Bunun için iki tarafın eşit sayıda temsilcilerinin yer alacağı ‘Sivil Barış Girişimi’ grubunun oluşturulması görüşü benimsendi.
Kafkasların Dibinde Bir Yeşil Cennet
Abazaların ülkesinde, Karadeniz kıyılarından Kafkaslar’ın yamaçlarına doğru bakıldığındı, palmiye ve okaliptüs ağaçlarının hemen ardında narenciye bahçelerini görebilirsiniz. İçkiyle aranız iyiyse, geleneksel Abhaz restoranlarında mola verip yerel şarapla, kurutulmuş et ve “abısta"nın tadına bakabilirsiniz. Türkiye’de “Abazalar” diye bilinen Abhazların ülkesi, Kafkas Dağları’nın buzul doruklarıyla Karadeniz’in en yumuşak ikliminin iç içe geçtiği küçük bir ülke. Abhazya için, cennetin diğer adı demek, yeterli değil. Adeta bir “masalülke”. Sohum'da St. Sımon Kilisesi: Ülkede Abhaz ve Gürcülerin yanı sıra, Ermeni ve Rumlar var.